Felsefe Öğrenciliği: Çocukluk, Ergenlik ve Yetişkinlik

 

Felsefe öğrencisi olmayanlar için felsefe dersleri hafızalarda eğlenceli dersler olarak yer edinir. Popüler kültürde, bilhassa dizi ve filmlerde de böyle resmedilir. Açık fikirli, öğrencinin halinden anlayan, konuşmayı ve tartışmayı seven bir hoca vardır. Bu karizmatik hocamız genellikle de varoluşçu bir felsefeyi benimsemiş olur çünkü gençlerin kafalarını kurcalayan sorularla uğraşır varoluşçu filozoflar ve modern dönemde hayata, tekilliğe temas etme iddiasıyla, sistematik felsefelere ve kavram felsefelerine karşıt olarak ortaya çıkmıştırlar.

Fakat bu hoş manzaranın yanında bir de felsefe tarihi dersleri vardır. Klişeler resmi geçidi olarak hafızalarda yer edinir ve felsefi geyik muhabbetler veya şakalar yapmaktan başka anlamı pek hatırlanmayan birçok izlenim kalır. Bu dersler öğrenciler için sıkıcıdır, anlamadıkları birçok malumatı öğrenmeleri gerekir. İsimlerini zor telaffuz ettikleri Grek filozofların neleri arkhe yaptıklarını öğrenmeleri gerekir. Kim ateş demişti, kim su, kafalarda malumatlar karışır, çorba olur. Ama kendi alanları olmadığı için sınavı verecek kadar ezberlenen bu bilgiler, muhtemelen sınavdan birkaç gün sonra unutulur ve hafızlarda klişeler kalır.

Felsefe bölümü okuyanlar, bölümlerinde hem felsefe tarihi dersleri hem de sistematik felsefe dersleri alırlar. Felsefe bölümüne bile isteye, severek gelen öğrencilerin felsefe tarihi ile, filozoflarla karşılaşmalarını üç ana evrede düşünebiliriz. Birincisi çocukluk evresidir. İlk karşılaşma şaşkınlık yaratır, merak uyandırır ki malum Aristoteles’e göre bu felsefi düşünmenin başlangıcı olduğu için iyi bir şeydir. Felsefe hocaları tarafından kendilerine aktarılan her malumat onlar için yeni ve büyüleyicidir. Çocuklar dünyayla güven duygusu üzerinden ilişki kurarlar. Okudukları her filozofa güven duyarlar. Dinledikleri her felsefi öğreti onlar için makuldür çünkü felsefe hocaları anlattıkları filozofları, onlarmış gibi anlatırlar. Parmenidesin anlatıldığı hafta Parmenides’e, Herakleitos’un anlatıldığı hafta Herakleitos’a hak verirler.

Yıllar geçtikçe lisansın son senelerinde ve yüksek lisansta, öğrencinin malumatının artmasının etkisiyle, ergenlik aşamasına girilir. Bu aşamada felsefe tarihine karşı, genel olarak nihilist bir tavır vardır. Bunu da ikiye bölebiliriz. Öğrencimiz bir hocanın, filozofun veya felsefe geleneğinin hayranı olur (ergenlikte örnek alınan ikonlar gibi) ve felsefe tarihindeki diğer bütün filozofları bu noktainazardan sigaya çekerler. Artık her biri Molla Kasım olmuştur. Kimileri ise böyle bir ikon sahibi olmaz, onların karar mercileri kendi duygularıdır. Bütün filozoflar yanılmaktadır çünkü o öyle hissetmektedir.

Yetişkinlik ise yüksek lisans veya doktora aşamasında ortaya çıkar. Öğrencimiz tekrar, okuduğu bütün filozoflara hak vermeye başlar. Yetişkinlik ergenliğin dolayımından geçmiş bir çocukluk gibi görülebilir. Fakat dolayımdan geçtiği için kesinlikle aynı değildir. Yetişkin bir felsefe öğrencisi, okuduğu filozofları ve sistemlerini kendi temelleri ve ilkelerinden hareketle anlamaya başlar. O filozofların sadece ne söylediğiyle değil, aynı zamanda nasıl söylediğiyle ilgilenmektedir. Yetişkin öğrenci hakikaten bazı filozoflara katılır ve bazılarını da eleştirir ama katıldığına da eleştirdiğine de bakış açısı oldukça farklıdır. Mutlak olarak bir filozofu reddetmez veya mutlak olarak bir filozofa katılmaz. Bunun en güzel göstergelerinden birisi, öğrencimizin üslubundaki bariz değişmedir.

Peki bu üç bakış açısının kökeninde elbette kavrayış farkı vardır. Çocukluk ve ergenlik çağlarında öğrenciler filozoflar ve fikirleriyle dışsal bir ilişki kurarken, yetişkin öğrencimiz içsel bir ilişki kurar. İçsel ve dışsal eleştiri oldukça mühim bir konu olduğu için daha ayrıntılı bir yazıyı hak ediyor ama basit bir örnekle anlatabiliriz. “X” filozofu, felsefesinde iki öncül (Ö1 ve Ö2) ve bir sonuçtan (S) müteşekkil “Y” argümanını sunuyor olsun.  Çocukluk çağındaki öğrenci argümanın sonucunu kabul ediyor, ergen ise sonucu reddediyor. Yetişkin ise sonucun o öncüllerden nasıl elde edildiğini de anlayarak, eleştirecekse de kabul edecekse de öncüllerle sonuç arasındaki ilişkiyi dikkate alarak yapıyor. Elbette bu basit örnek başka birçok katmanı dışarıda bırakıyor. Örneğin yetişkin bir felsefe öğrencisi, felsefe tarihinin materyalist bir bakış açısını olduğunu da fark edebilmesi lazım. Sorunun cevaplara diyalektik olarak önceliği olduğunu görüp, argümanın arkasındaki soruyu da ortaya koyabilmesi lazım. Belki bu analojinin üzerinden felsefede yetişkinliğe geçiş için gerekli bazı temel tavırlar ve aletler üzerine yazmaya devam ederim ve bir yazı dizisinin ilk yazısı bu olmuş olur. Burada sadece üç tanesine (içsel eleştiri, materyalist açıklama ve soru-cevap diyalektiği) işaret etmiş olayım. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Felsefeye Giriş Kitaplarına Dair

Soyut Evrensellik/Tümellik Talebi Olarak İslamcılık

Niçin Kitap Listesi Yapmamalıyız?