Kayıtlar

Hegel’in Mantığı

Hegel’in Mantığı [1]   Pinkard’ın dediği gibi “Hegel hemen hemen bütün eğitimli kişilerin, hakkında bir şey bildiğini düşündüğü düşünürlerden biridir.” Başka birçok filozof için olduğu gibi, hem popüler kültürde hem akademide şöhreti herkese malum olan bu filozofu bugün tekrar okumak için farklı sebeplerimiz olabilir. Filozofu ve eserlerini tarihin önemli bir parçası olarak görebiliriz ve sadece tarihsel bir ilgiyle ele alınabiliriz. Bunun için Pinkard’ın biyografisinin tarihi bölümler idealdir. Genel bir tarihin değil de esas olarak felsefe tarihi bakımından önemli görebilir ve okumaya karar verebiliriz. Fakat asgari düzeyde felsefe tarihi ile ilgilenen herkesin fark edeceği gibi felsefe tarihi, felsefenin özel yapısı itibariyle bizimle çağdaş kalmaya devam etmektedir. Her filozof, filozof olması hasebiyle bizim çağdaşımızdır fakat bazı filozoflar, özel sebeplerle daha çağdaştır. Hegel de bu isimlerinden biridir. Bir de sistematik felsefe cihetinden filozofa yaklaşabiliriz ki burada f

Felsefe Tarihini Materyalist Okumak

  Felsefe Tarihini Materyalist Okumak [1] Felsefe tarihine dair çalışmalarda genel olarak dünyada ama bilhassa Türkiye’de “idealist” bir yaklaşım hakimdir. Bu yazıdaki idealist ve materyalist karşıtlığı basitçe düşünce tarihini yazarken “düşünceden düşünceye gitmek” ile “dünyadan düşünceye gitmek” karşıtlığı olarak ele alınabilir. Biz felsefe tarihi yazanlar maddi dünyadan neredeyse tamamen bağımsız bir düşünce dünya kurarlar veya zaten kurulmuş olan bu tam bağımsız düşünce dünyasında, düşüncelerin birbirini nasıl etkilediğini, nasıl ortaya çıktığı vb. şeyler titizlikle ele alırlar. Bunun birkaç istisnası vardır. Örneğin konu ne zaman Gazali’nin Tehâfütü'l-Felâsife adlı eserine gelse konuşanların, yazanların aklına Büyük Selçuklu Devleti ve o dönemde yaşanan iç karışıklıklar gelir. Bu sonra tekrar unutulur.             Materyalist anlayışı tanımlamak için Marx’a başvurabiliriz.   " Maddi hayatın üretim tarzı, genel olarak, toplumsal, siyasal ve entelektüel yaşam sürecini

“Bu Kaderdir” Ne Demektir?

  “Bu Kaderdir” Ne Demektir? [1] Her felaketin ardından duymaya alıştığımız “bu kaderdir” ifadesi bize ne söyler? Esasında teolojik açıdan hiçbir şey söylemez. Ama bu cümle, siyasetin retoriği açısından bir anlama sahip olabilir. Bir alanda, kaplamı en geniş terimin, alanın elemanlarına yüklem olması, o alan itibariyle ne söyler? Esasında bilişsel cihetten hiçbir şey söylemez. Klasik mantıkta, bir şeyi tanımlamanın amacı, o şeyin mahiyetine delalet eden bir söz söylemektir. Bir şeyin tam tanımı (hadd-i tam), o şeyin yakın cinsi ile faslından oluşan bir tariftir. Meşhur örnekte olduğu gibi “insan” kavramının tanımı “natık / düşünen (fasıl) hayvan (yakın cins)” olarak verilir. Eksik tanımı ise o şeyin faslını korumakla birlikte uzak cinsini söylemektir. Örneğin “insan, düşünen cisimdir” cümlesi eksik bir tanımdır. Burada “cisim” kavramının uzak, “hayvan” kavramının ise yakın cins olmasının sebebi, “insan” kavramı ile “hayvan” kavramı arasında başka bir kavram olmaması ama “cisim” kav

Mantığa Dair Konuşmalar

Bloğu bir yandan da akademik olmayan ve kayda geçmiş faaliyetlerimi toplama yeri haline getirmeyi düşündüğüm için yazı harici şeyleri de burada biriktirmeye karar verdim. Böylece merak edenler onlara da kolayca buradan erişebilecekler. Buradaki iki podcast, Emrah Pelvanoğlu hocanın konuğu olarak Radyo TKL'de mantık hakkında yaptığımız iki sohbetin kaydıdır. Felsefe ve Mantık Üzerine https://open.spotify.com/episode/69vl3GRzFOa5xLuACsnkBA Retorik ve Mantığın Tarihsel Seyri Üzerine https://open.spotify.com/episode/3EqsAV08kwI2acf73RTxwv

Soyut Evrensellik/Tümellik Talebi Olarak İslamcılık

Soyut Evrensellik/Tümellik Talebi Olarak İslamcılık [1] Bir filozofun fikirlerini temellük etmek için anlama ve yorumlama faaliyetinde belli fikirleri ve temaları merkeze çekmek, oldukça farklı temellük imkanları sunabilir. Elbette temellük ile açıklama veya şerh etme arasındaki farkı unutmamak kaydıyla felsefe tarihinden hareketle fikir üretmek için temellük kaçınılmazdır. Bir temellük etme çabası değil de şerh olarak anlaşıldığı için oldukça sorun çıkaran Alexandre Kojève’in Hegel’in fikirleri hakkındaki yorumları mezkûr anlamda efendi-uşak diyalektiğini bütün bir Hegel külliyatının merkezine alarak yapılmıştır. Bence başka bir verimli yorumlama faaliyeti de soyut-somut diyalektiğini merkeze alarak yapılabilir ki günümüzde Slavoj Zizek’in Hegel yorumlarında bu tarz bir diyalektik önemli bir yer tutar. (Böyle bir yorumu dikkate aldığımızda Kim Soyut Düşünür yazısını Hegel külliyatına giriş için önerebiliriz) Soyut-somut diyalektiğinin bir tezahürü olarak göreceğimiz Hegel’in soyu

Felsefeye Giriş Kitaplarına Dair

Felsefeye Giriş Kitaplarına Dair Bir Tasnif Taslağı Günümüzde Türkiye’de, alanı felsefe olmamakla birlikte felsefi düşünceyle irtibat kurmak isteyenlerin sayısında gözle görülür bir artış vardır. “Felsefeye nereden başlamalıyım” sorusu, alan dışından gelenlerin, felsefeyle profesyonelce ilgilenen kişilere en sık sorduğu soru olabilir. Elbette akla gelen cevaplar ya da önerilecek ilk eserler, felsefeye giriş için yazılmış olanlardır. Ama bunlar da oldukça farklı biçimlere sahiptirler. Burada kısaca, belli örnek metinler üzerinden muhtelif biçimlerdeki felsefeye giriş kitapları ele alınacaktır. [1] Buraya eklemediğim ama haklarında notlar aldığım çok sayıda metin bulunuyor. Örnekleri verirken genel olarak tanındığını düşündüğüm eserleri seçmeye çalıştım ama elbette daha popüler bazı eserleri unutmuş olabilirim. Bu yazı ileride eserlerin içeriklerini de analiz ettiğim çok daha geniş bir yazının ilk taslağıdır. 1.Sistematik Felsefeye Giriş Eserleri Başlıktaki sistematik ifadesi felsefe bö

Felsefe Öğrenciliği: Çocukluk, Ergenlik ve Yetişkinlik

  Felsefe öğrencisi olmayanlar için felsefe dersleri hafızalarda eğlenceli dersler olarak yer edinir. Popüler kültürde, bilhassa dizi ve filmlerde de böyle resmedilir. Açık fikirli, öğrencinin halinden anlayan, konuşmayı ve tartışmayı seven bir hoca vardır. Bu karizmatik hocamız genellikle de varoluşçu bir felsefeyi benimsemiş olur çünkü gençlerin kafalarını kurcalayan sorularla uğraşır varoluşçu filozoflar ve modern dönemde hayata, tekilliğe temas etme iddiasıyla, sistematik felsefelere ve kavram felsefelerine karşıt olarak ortaya çıkmıştırlar. Fakat bu hoş manzaranın yanında bir de felsefe tarihi dersleri vardır. Klişeler resmi geçidi olarak hafızalarda yer edinir ve felsefi geyik muhabbetler veya şakalar yapmaktan başka anlamı pek hatırlanmayan birçok izlenim kalır. Bu dersler öğrenciler için sıkıcıdır, anlamadıkları birçok malumatı öğrenmeleri gerekir. İsimlerini zor telaffuz ettikleri Grek filozofların neleri arkhe yaptıklarını öğrenmeleri gerekir. Kim ateş demişti, kim su, kafa

Kim Haklı?: Meşşai Felsefesi veya/ya da Kelam Felsefesi

  Felsefe kelimesi İslam düşünce tarihi çalışmalarında talihsiz bir biçimde anlam daralmasına uğramıştır başka bir deyişle kaplamı daralmıştır. Bu konuda Türkçe derslerinde sık verilen örneklerden birisi, “oğlan” kelimesinin ilk başlarda “evlat” anlamına sahipken daha sonra ve günümüzde “erkek evlat” anlamına sahip olmasıdır. Günlük dile ait bir kullanım olan oğlan kelimesini tekrar genişletmeye çalışmak dilin tarihi işleyişi açısından pek makul bir hareket gibi durmamaktadır, fakat günlük dilin aksine bir terim olarak felsefenin anlam daralmasından kurtarılması ve sadece Meşşai geleneği ifade eden bir sözcük olmaktan çıkarılması, düşünce tarihi çalışmaları açısından oldukça faydalıdır. Felsefe eğitimi alan birisi teolog kimliğinin yanı sıra Augustinus’u felsefe tarihinin önemli bir filozofu olarak işlerken (ki öyledir) Fahreddin Razi’yi bir filozof olarak görmemektedir. Hülasa bu metinde kelam adı altında yapılan faaliyet de felsefe olarak kabul edilmektedir. (Genel olarak kastedilen