Dil Devrimi ve Nermi Uygur

 

Dil Devrimi ve Nermi Uygur

Geçen gün Kadir Filiz’in Türkçe Felsefe adıyla verdiği röportajı okudum.[1] Röportajın önemli bir kısmında harf ve dil devrimlerine dair eleştiriler vardı. Bu mesele, Türkiye’deki diğer pek çok konu gibi oldukça politiktir. Gene Türkiye’de politika, kültürel cemaatlerin safları sıklaştırma faaliyeti olduğundan dolayı politik hale gelen meselelerde insanlar hakikate dair kayıtsızlık içindedir. Bu sebeple bu tarihi hadiselerin olumlu ve olumsuz sonuçlarını bir arada konuşmak pek mümkün değildir. Ya külli olarak olumlayacaksın ya da külli olarak karşı çıkacaksın. Örneğin dil devrimine karşı olan insanlar, dilde sadeleşmeye de karşı durabilirler. Arapça ve Farsça gramatik unsurların da Türkçenin bir parçası olması gerektiğini iddia edebilirler. Aksine dil devrimini savunan insanlar da gündelik dilde yüzerce yıldır kullanılan kelimelerin yerine dahi Türkçe kökenli bir kelimenin türetilmesi gerekliliğini savunabilirler.

             Benim niyetim de bu tartışmaya girmek değil. Dildeki bu değişime dair yıllar önce dikkatimi çeken bir örneği sizinle paylaşmak istiyorum. 2019 Güz döneminde, İSAR’da verdiğim Felsefeye Giriş dersi için izlence oluştururken, lisans yıllarında okuyup çok beğendiğim ve etkilendiğim Nermi Uygur’un Bir Felsefe Sorusu Nedir? metni aklıma gelmişti. Bu makalesini Felsefenin Çağrısı kitabının içinde okumuştum fakat müstakil bir makale olarak yayınlandığını da biliyordum. Kitabın ilk baskı tarihi 1962 olarak gözüküyor ama ilk baskının önsözü Ağustos 1961 tarihli gözüküyor (Bendeki baskının tarihi ise 2012 yılıdır). Mezkûr makale ise ilk olarak 1960 yılında Felsefe Arkivi Dergisinde yayınlanıyor. Bu makale daha sonra Ocak 1964 yılında Mind Dergisinde İngilizce olarak yayınlanıyor. Öğrencilere makaleyi pdf dosyası olarak göndermek istediğim için Felsefe Arkivi Dergisinde yayınlanan halini indirdim ve gönderdim. Dersi işlerken öğrenciler soru sorarken metinden doğrudan alıntı yaptıklarında bendeki nüsha ile onlara gönderdiğimin farklı olduğunu anladık. Sonra makale halini okuyunca, kitaptaki halinin birçok değişiklik geçirdiğini gördüm. 1971 yılındaki ikinci baskı için bu değişiklikleri bizzat kendisinin yaptığını şu cümlesinden hareketle söyleyebiliriz: Bazı sözcüklerin yerine Türkçeye daha uygun düştüğünü sandığım başka sözcükler koydum.

Aşağıda, metnin sadece ilk 6 sayfasında tespit ettiğim değişiklikleri listeledim. Soldakiler ilk kullanılan sözcükler, sağdakiler ise değişiklik sonrası kullanılan sözcükler:

 

Kriz – Bunalım

Bülten – Duyuru

Kabul edilir – Benimsenir

Cevap – Yanıt

Sebep oluyor – Yol açıyor.

Hareket – Davranış

Tedbir – Önleyici

Gayret edeceğim – Çabalayacağım

Şart koşar – Gerektirir

İhtiyaç – Gerek

Liste – Çizelge

Tabiî – Doğal

Tasvir – Betimleme

Contour – Çerçeve

Form – Biçim

Bu sebepten – Bu yüzden

Objektif – Nesnel

Ömür – Yaşam

İşaret Etmek – Değinmek

Hatırı sayılır – Önemlice

Şüphesiz – Kuşkusuz

İşaret – Gösterge

Cesaret – Yüreklilik

Şuur – Bilinç

 



[1] https://www.philosophisingin.com/post/philosophy-in-turkish

Yorumlar

  1. Türkçede aslında biçim ve kesim kelimeleri vardı, bir şiirde "Ali'nin kesimi" diyordu, onun "formunu" anlatmak için, ama form derken Ali'nin dış hatlarını değil de iç hatlarını yani yaşayışına değen yönlerini kastediyordu. Bu sebeple geometrik figürler (şekil) deniyor sanırım. Fakat bugün hem kesim (form/suret) hem biçim (figür/şekil) için de biçim kullanmak bence maksadı anlatmayı baltalayıcı bir tavır. Aslında devrim zamanı beti ve biçim çıkarılmıştı ama onun da sahiplenilmemesi garip.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Koca Bir Saçmalık

Kendini Aldatan İnsan

Türkçe Tarih Felsefesi Kitapları Üzerine